30 Mayıs 2010 Pazar

Son 100 dergi....

Biraz mutluluk biraz hüzün... Elimizde yalnız 100 dergi kaldı. (Bu böyle bir şey... Bir işe aşkla sarılıyorsunuz, ortaya koyduğunuz ürünü paylaşmak istiyorsunuz, yolun sonuna gelindiğinde ise bir şeyler eksiliyor sizden, yeni bir işe yeni bir aşkla sarılmadıkça gitmiyor içinizdeki bu eksiklik duygusu.) 

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Sahaf'ın Yeni Sayısı Raflarda: 3 TL

Reha Alemdaroğlu Anadolu Lisesi için bugün güzel bir gün! Dergimiz Sahaf', okuyucusuyla buluştu sonunda.  İlk günkü tiraj saat 16.00 itibariyle 60'a ulaştı. Bir edebiyat dergisinin ilk günü için hiç de fena değil, ne dersiniz?

23 Mayıs 2010 Pazar

Üçüncü Sayı Baskıda

Yarın itibariyle Sahaf 3 baskıya giriyor. Rengine karar verildi: mavi. "En geç perşembe elinize geçer," dediler. Kapak şahane olmuş, beğendim... İpucu verelim mi? Özellikle Aydın Afacan röportajıyla Sahaf Ankara'nın edebiyat ortamına damgasını vuracak... Heyecanla bekliyoruz...

1 Mayıs 2010 Cumartesi

İKİ ADAM

Yıllardır her zaman olduğu gibi, Samim, yeni doğan güneşle beraber uyandı. Bir iki tembel kıpranışın ardından yatağından ayrıldı. Gün olduğu gibi önünde uzanıyordu şimdi.

Penceresini açarak temiz sabah havasının odaya dolmasına izin verdi, rüzgâr şafakla beraber yeni yeni hareketleniyordu. Sonra da başını dışarı çıkardı, kendini bu amatör ambiyansa teslim etti. Şimdi her şey daha rahattı sanki.

Güneşin aydınlatmaya başladığı bahçede domatesler ve limonlar ne de güzel parıldıyorlardı. Geçen senelerden daha güzeldiler. Bahçe işinde, Samim, kendini daha bir uzmanlaşmış hissediyordu artık.

Gözü bahçeden yola kaydı, sütçünün küçük kamyoneti henüz ortalıklarda görünmüyordu. Oldukça erken kalkmış olmalıyım, diye düşündü, esneyerek.

SON HÜKÜMDARLAR

Yirminci yüzyıl var olan bütün politik değerlerin yıkımıyla başladı. Tarihin başlangıcından beri tek bir sesin çıktığı topraklarda, önce muhalifler baş gösterdi sonra seslerini yükseltmeye başladılar. Artık monarşilerde erk sahiplerinin sayısı artıyor, kralların, padişahlarınsa sarsılmaz gibi görünen iktidarları yalpalıyordu. Öyle ki imparatorların saraylarını dahi terk etmeleri onların sonunu getirdi. Aynı yıllarda, Osmanlı’nın sürekli zıt düştüğü kapı komşusu Rusya’da bununla ilgili büyük bir ibret yaşanıyordu.

En başından alındığında;