26 Nisan 2010 Pazartesi

KANLI TEDDY

1906 yılı, herhangi bir akşam: Şam’da, yirmi beş yaşında genç bir yüzbaşı, zihninde yeni yer edinmeye başlayan memleket meselelerine çıkış arayarak, bu güzel ama bunaltıcı derecede sıcak, doğu kentinin dar sokaklarından evine ilerliyor; Petersburg’da, henüz politik kariyerinin ve iktidara giden yolun başında, otuz altı yaşında bir siyasetçi, parti başkanı seçilmiş olmanın verdiği gururla başı dik olarak, evine gitmek üzere parti binasından ayrılıyor ve Linz’de, babasının ölümüyle ailesini geçindirme sorumluluğunu inşaatlarda çalışarak üstlenen, on yedi yaşında bir delikanlı, ağır mesaisinin ardından, yorgunluktan omuzları düşmüş halde evine dönüyor. Ama asıl bahsetmek istediğim bu adamlar değil; geleceklerinde büyük işler yapacak bu adamların bir okyanus ötesinde emellerini tamamlamış bir adam: Theodore Roosevelt.


Roosevelt, kır iki yaşında başkanlık koltuğuna oturmasıyla, ABD tarihinin en genç başkanı unvanını aldı. Bu mevkie gelebilmek için geçtiği yollar gerçekten de dünya tarihinin en kanlı iktidar mücadelesiydi. Ve 1906, onun için çok önemli bir yıl olmuştu; çünkü o zamana kadar gerçekleştirdiği bütün kanlı icraatlarını örtbas etme ve kamuoyunun gözünde barış simgesi olma şansını ele geçirmişti.

Amerika, 1898’de, günümüzde hâlâ sürdürmekte olduğu, demokrasi adına işgal politikasının ilk adımı olarak, Küba’yı İspanyol sömürgesinden kurtarmak için Latin Amerika’ya askeri güç sevk etmeye başlamıştı. Bunun sonucunda “İspanyol-Amerikan Savaşı” patlak verdi. Roosevelt, adını Amerikan halkına ilk olarak bu savaşta, komutasını üstlendiği “Rough Riders” isimli süvari birliğinin başarıları yoluyla duyurdu.


Rough Riders, çoğunluğunu güneylilerin oluşturduğu gönüllü süvari birliğiydi. O yıllar Kızılderili karşıtlığının tavan yaptığı yıllardı, hatta ırkçı Ku Klux Klan örgütünün kuruluşu da bu dönemlere rastlamaktadır. Nefret dolu adamlarıyla beraber Theodore Roosevelt, güney eyaletlerinde Kızılderili katliamlarının birçoğuna imzasını attı. Birliğin İspanyol-Amerikan Savaşı’na girmeyi kabul etmesinin asıl nedeni de daha güneye rahatça ilerleyerek, daha çok kabileye zarar verebilmekti. Nitekim öyle de oldu. Cepheye ilerlerken, karşılaştıkları Kızılderili kabilelerine, kadın veya çocuk ayrımı yapmaksızın saldırdılar ve Amerikan varlığı için tehdit(!) oluşturan son kabilelerin de birçoğu böylece dağıtılmış oldu.

Savaştan sonra Roosevelt cumhuriyetçilerle yakınlaşmaya başladı. Dönemin donanma bakanı William McKinley’nin yardımcılığına getirildi. McKinley ve Roosevelt, ABD’nin ilk sömürge planlarını hazırladılar. İspanyol savaşının getirdiği başarıyla önce Küba ve Latin Amerika’nın büyük bir kısmı, sonra önceden bir İspanyol sömürgesi olan Filipinler, daha sonra da Hawai işgal edildi.

Partideki hızlı yükselişi, 1989 yılında, ona New York valiliğini getirdi. 1900 yılına gelindiğinde William McKinley, başkanlık yarışını kazanmış, yardımcısı olarak da Roosevelt’i seçmişti. Ama McKinley’nin iktidarının ömrü uzun olmadı; 14 Eylül 1901’de suikastla öldürüldü ve yerine yardımcısı geçti.

Kesin kanıtların bulunmamasıyla beraber, McKinley suikastında Roosevelt’in parmağı olması çok büyük bir ihtimal dâhilindedir. Roosevelt seçim propagandası ve planlarıyla, zorlu mitinglerle uğraşmadan kolayca başkanlık koltuğuna oturdu.

Başkanlığı süresince, genel olarak sözde barışçıl bir politika izledi. Silah sanayii tesislerinin yapımına hız verdi ve ABD ilk olarak onun başkanlığında silah ihraç etmeye başladı. Dünyanın önde gelen devletlerine Amerikan donanmasını tanıtmak ve gözdağı vermek amacıyla donanmayı dünya turuna çıkardı. Asıl dikkat çekilmesi gereken nokta ise, onun döneminde Amerikan hapishanelerinin Kızılderili mahkûmlarla dolup taşmış olmasıdır, bu hapishanelerde işkence, dayanılmaz boyutlara vardı. Öyle ki işkence sonucu ölen mahkûmları, gömmeleri için dahi ailelerine veremiyorlardı.

“En iyi Kızılderili'nin ölü Kızılderili olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim. Ama onda dokuzunun ölü olması gerektiğine inanıyorum; üstelik onuncu vakayı da pek öyle derinlemesine soruşturmak niyetinde olmayacağımı belirtmeliyim.” şeklindeki söylemlerine bakılırsa, Roosevelt, Kızılderili karşıtı politikasını pek de gizli kapaklı yürütmüyordu.

1906 yılına gelindiğinde Theodore Roosevelt’e, her yıl “ulusların ve halkların `kardeşliği’ için en çok çaba sarf eden kişi”ye verilen Nobel Barış ödülü takdim edildi.

Ödülden iki yıl önce Rus Çarlığı ile Japonya, Mançurya ve Kore bölgesinde ticari üstünlük sağlama mücadelesi ve Rusların yapılan askeri antlaşmaları ihlal etmeleriyle başlayan, Port Arthur Limanı ve çevresinde gerçekleşen yıkıcı bir harbe tutuşmuştu. Savaş zorlu kış şartları altında ve Rus destek kuvvetlerinin bölgeye ulaşamamasından, kaçınılmaz olarak Japonya üstünlüğüyle gelişiyordu. Uzun süren savaş Rusya’yı ekonomik olarak derinden vurmuştu; Çar II. Nikolay’ın itibarı hızla azalıyordu ve Ekim Devrimi’nin provası sayılan 1905 olayları yaşanmıştı. Ayrıca savaşan Rus kuvvetlerinin tamamına yakını Kırım Türklerinden oluşuyordu ve ordu büyük kayıplar vermişti. Bundan dolayı imparatorluk sınırlarındaki Türk unsurlar da artık seslerini yükseltmeye başlamışlardı. Üstüne üstlük 2 Haziran 1905’de Port Arthur’daki Rus kuvvetlerinin Japonya’ya teslim olmasıyla, Nikolay, barış masasına oturmayı kabul etmek zorunda kaldı. 9 Ağustos’da başlayan barış görüşmeleri, iki tarafın da tarafsız bölge olarak kabul ettiği ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Portsmouth’da yapıldı. İşte bu görüşmelerin düzenlenmesine yardımcı olan Roosevelt’e Nobel Barış ödülü layık görüldü.

Roosevelt avcılığa düşkün bir adamdı, adına sık sık av gezileri düzenlenirdi; hatta emekliliğinde katıldığı Afrika safarisi, şu an bile, tarihte en çok hayvanın öldürüldüğü av olarak anılır. Başkanlık döneminde katıldığı bir avda, pek başarılı olamamış, hiç hayvan vuramamıştı. İş böyle olunca, o yörenin halkından birkaç kişi kapana yakalanmış yavru bir ayıyı vurması için önüne getirir. Gazetecilerin önünde böyle bir işe girişemeyecek olan başkan, ayının serbest bırakılmasını emreder. Bu haber ülke çapında yankı bulunca bir oyuncak firması Theodore’dan esinlenerek “Teddy Bear” adında, oyuncak ayılar üretmeye başlar.

Roosevelt, 1909 yılında, başkanlığının son icraatı olarak, 17 Şubat’da, ünlü şef Geronimo’nun işkenceyle öldürülmesini sağladı.

Kanlı olan pek çok vakanın yanına adını yazadırbilmeyi başarmış olan Theodore Roosevelt, çocukların şirin oyuncaklarına ismini işte bu şekilde bıraktı, akıllara ve Rushmore Dağı’na, mağrur duruşlu barış elçisi olarak bu şekilde yerleştirildi.

Batıhan Akgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder