8 Aralık 2010 Çarşamba

I.Okur-Yazar Topluluğu Buluşmasının Notları/ Emile Ajar- Onca Yoksulluk Varken

Blog okurları için Gökçe Bağcı ve Tankut Özkan toplantıda hem konuştu hem yazdı hem fotoğraf çekti. İşte Gökçe Bağcı'nın dilinden ilk buluşmanın notları:




Okur-yazar topluluğumuzun bu yılki ilk kitabı Emile Ajar’ın Onca Yoksulluk Varken romanıydı.
Saat 15.15’te başlayan toplantıda romanın üzerinden birçok konuyu tartıştık.

Ahlak göreceli midir?
Olgunluk nedir ve insan nasıl olgunlaşır?
Önyargılar neden vardır? Onlardan kurtulmanın yolu yok mu?
İnsanın gelişiminde kültür ve yetiştirilişin önemi ne ölçüde etkili?


Toplantı notlarını tutmaya başlamadan önce bizim güzide baykuşlarımızdan Ömer Atmaca, kitaba esaslı bir giriş yaptı. Birçoğumuzun konuya girişi, insanın kendine güvenini tetikleyen bu Ömer Atmaca konuşmasının ardından gerçekleşti.)

Sıra geldi topluluk üyelerinden incilere:

Eren- Bence olgunlaşma kültür etkileşiminden ziyade yaşadıklarımızın sonucudur.



İlke- Bence Momo olgunlaşmaya kendisi karar veriyor.


Burcu- Zaman olgunlaştırır. Bir şeyin olması için zaman gerekir. Mutluluk da olgunlaştırır.
Gökhan- Acı insanları olgunlaştırıyorsa ne yapmalıyız? Kendi çocuklarımıza acı çektirip ailemizi parçalayıp, onun olgunlaşmasını mı sağlayacağız? Olgunlaşmak için acı şart olmamalı.
Sedat- Bence sorumluluk yüklemek de çocuk için bir çeşit acı olarak görülebilir.


Merve- Sorumluluk verirsek olgunlaşma sağlanabilir.
Kağan- Sorumluluk da önemli de tecrübe de önemli.
Gökçe- Olgunluk düşünmekle alakalıdır bence.



Tuğba Hoca- Olgun insan kendine sorumluluk verir.


Erkut- Momo sorumluluklarını kendi kendine yükleniyor.Madam Rosa ya bakmak gibi…Madam Rosa için Momo diğerlerinden daha farklıdır. Bu farklılık nerden kaynaklanır?




(Sanırım bu konuşmadan hemen sonra dalmış olmalıyım ki not almayı bırakmış ve dinlemeye başlamışım)
Kemal- Momo köpeği kendiyle özdeşleştirerek onun mutlu olması için ondan vazgeçiyor.
(Ve yine nerden geldiğini anlayamadığım olgunluk konusu çıkageliyor. Bir cevap verilmeli artık)

Tuğba Hoca- Okumak insanı olgunlaştırır, diyerek artık olgunlaşma konusuna bir nokta koyuyor. Yaşasın! :)

Yeni bir soru sorulmalıydı artık!

Tuğba Hoca- Momo’yu gerçekten tanısaydınız onun için daha çok üzülür müydünüz? Yoksa Momo’nun bir roman kahramanı olması yeter mi onu anlamanız için?

İrem- Ben Momo’yu tanısaydım onun dünyasına bu denli nasıl girebilirdim ki?O bir roman kahramanı olduğu için onu bu denli anlayabiliyorum zaten. Hangimiz hangimizi roman kahramanları kadar açık edebiliyoruz? Ben onu gerçekten tanısam onun hakkında bu kadar çok şey bilemezdim…

Metinler kim tarafından yazılırsa yazılsın metne anlamını veren benim. (Akşit Göktürk’ü andık tabii.)

Nokta konulmasına rağmen hala kapıyı çalan bir olgunluk konusu nedeniyle Tuğba Hocamın şu yorumu geliyor:

Sosyal bilimler tek tip tanımlara yaslanmazlar. Sosyal bilimler rengârenktir. Bu yüzden ahlakı, olgunluğu ya da başka bir kavramı tek bir tanıma indirgeyemeyiz. Rahat olun. Bir yere varmak zorunluluğunuz yok.
Korkmak için bir neden gerekmez. Korkmak için korkarız belki de. (Kemal’den bir kitap alıntısı.)
Kemal-Kitabı bitirdiğimde korkuya karşı ön yargımı kırdım. Artık, bazen gerektiği yerde gerektiği kadar bazense canım ne kadar isterse o kadar korkuyorum.
İlk toplantısında coşmuş bir topluluk olarak, ilk buluşmanın nasıl olduğu konusunda konuştuk.

Günün verdiği yorgunluk ama yeni şeyler öğrenmenin ve düşünmenin verdiği ‘olgunluk’la evlerimize dağıldık

Not: Tuhaf bir şey oldu. Bir an önce okuldan çıkmamız yönünde hiçbir baskıya uğramadık. Güner Dayı’nın sesi çıkmadı. Bu bile başlı başına bir huzurdu…
Not: Yukarıda yazdıklarıımız adı üstünde, yalnızca not. Neler kaçırdığınızı asla bilemeyeceksiniz :) Şşşşşt. :) Her şey de uluorta söylenmez ki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder