19 Aralık 2010 Pazar

Birlikte Diyalog Yazma

Bir mekan adı belirlenir. İki kişi yanyana oturur ve bu mekanda yer alabilecek iki kahraman tasarlar. Herkes bir kahramanı konuşturur. Ortaya ilginç bir diyalaog ve kurgu çıkar.

Mekan: Resim Sergisi


I-Eren ve Gökhan'ın Metni:

BİRKAÇ FIRÇA DARBESİ


Baba: evet, sana verdiğim sözü tuttum. Emel büyük kelebek’in sergisineyiz işte.

Çocuk: sıkılacaksan dışarıda beni bekleyebilirsin.

Baba: neden sıkılacak mışım? Bana bilgiçlik taslama, ben senin babanım.

Çocuk: arabaya bindiğimizden beri ofluyorsun da ondan dedim.

Baba: onun sebebi başka.

Çocuk: hala o kadını mı düşünüyorsun?

Baba: çocuklar böyle şeylere karışmaz.

Çocuk: nedenmiş?

Baba: sen şu resme bir bak. Ne kadar güzel renkler var. Değil mi?

Çocuk: hiç bakmadan güzelliğini nerden anladın?

Baba: beni izleyeceğine resimleri inceleseydin anlardın.

Çocuk: mesela şu resim ona baktın mı?

Baba: ne varmış o resimde?

Çocuk: işte o resimde orta çağda Anadolu’daki çocuklara bakış açısı işlenmiş. Ressam renklerle çocukların mutluluğunu resmetmiş. Bunu bakarak anlayamazsın görmen lazım?

Baba: altüstü birkaç fırça darbesinin neyini göreceğim?

Çocuk: işte senin sanata bakışın bu kadar. En son hangi kitabı okudun?

Baba: neden kitap okuyacakmışım. Bu çağda kim kitap okurmuş ki?

Çocuk: sevgili babacığım, şimdiki çocukların okumamasının nedeni işte senin gibi yetişkinler. Bu cevabı vermemiş ol bende sana bu soruyu sormamış olayım.

II- Yaprak  ve Dilara'nın Metni

NAPOLYON

Napolyon:Nereden çıktı bu ya!Tam da ziyaretçiler gitti derken.


Ressam:Ooo Ahmet Bey gelmiş.Buyrun efendim.Gelin size sergimin en nadide eserini göstereyim.Be eseri 5 yıl önce bir Haziran gecesi....

Ahmet Bey:Gerçekçi değil ve ifadeler yapmacık!Bu resimde tek beğendiğim yer atın ayağındaki nallar.

Napolyon:Ne!Sahte bir ifade mi?Daha ne kadar gerçekçi olabilirim ki?Dünyadaki en büyük saygısızlık herhalde gerçek olan bir şeye sahte demektir!

Ahmet Bey:Nereden geldi o ses?Kimdi o?

Ressam:Ne sesi efendim.Yalnış duymuşsunuzdur.Buyrun,siz diğer eserlere bakın ben de size içecek bir şeyler getireyim.

Ahmet Bey diğer eserlere bakarken;

Ressam:Ne yaptığını sanıyorsun sen?Sana çeneni kapamanı söylemiştim.Seni ben yarattım unutma.

Napolyon:Kim kimi yarattı acaba?
 
Erkut, Yavuzhan ve Ulaş'ın Metni:
 
ACAYİP ŞEY



Abdullah Bey: Bu kaç para?

Sergi Görevlisi: Hangisi beyefendi?

Abdullah Bey: Hani kulenin üzerine yağmurun yağdığı resim var ya. Ücretini söyleyin de alıp gideyim. Yalımın oturma odasına iyi durur dedim.

Sergi Görevlisi: Sekiz bin lira efendim.

Abdullah Bey: Bezin üzerindeki bu acayip şeye bu kadar paramı vereceğim ben!

Rutkay Bey: Sanattan birazcık anlayan biriyseniz eğer estetik bir başyapıtın maddi değerlerle ölçülemeyeceğini biliyor olmanız gerekir! Zira üzerine konuştuğumuz bu eser, sizin tabirinizce bezin üzerindeki bu acayip şey İstanbul’un melankolik halinin iyi bir yansımasıdır.

Abdullah Bey: Türkçe konuş ya, sen de kimsin?

Sergi Görevlisi: Beyefendi eserin ressamıdır.

Rutkay Bey: Nefesini boşuna yorma. Bakıp da gördüğünü anlamayan duyunca mı anlayacak?

Kemal ve Sedat'ın Metni
TANZİMAT SERGİSİ
( Büyük bir ovada yalnız başına şahlanan at )
Ziya Paşa: Evvela bu resmin içindeki tezatlıklara bakmak gerekir. Böyle Orta Asya bozkırına benzeyen topraklarda atları tek başına göremezsiniz. Bu bereketli topraklarda atlar hep sürü halinde gezer.
Namık Kemal: Hayır Ziya. Bu, tıpkı bizler gibi kalabalık içinde yalnız hareket edenlerden. Bu, lider bir kişiliği simgeliyor. Parça değil, bütün güzelliğine bak!
( Yanında yarısına kadar erimiş bir mumla yazı yazan yazar )
Ziya Paşa: Namık şuna bak. Resimdeki mumun alevlerindeki can çekişmelere bir bak… Mumun o tonları! Tam da sanat için yapılmış bir tablo…
Namık Kemal: Hayır Ziya. Bak o mum erimiş. Çünkü yazar saatlerdir bir kitap yazmaya çalışıyor. Emektar bir vatan şairi resmedilmeye çalışılmış burada. Yanıldın yine!
( Temizlik yapan kadın )

Ziya Paşa: Şu resme bak Namık yahu! Koskoca Tanzimat Sergisi’nde sağ kolla sol kolun orantısızlığı… Olacak şey değil!
Namık Kemal: Yahu Ziya! Takıldığın noktaya bak. Ressam orada, canla başla işini yapmaya çalışan bir bayanı çizgilere dökmüş. Eğer böyle yorum yapacaksan hiç yapma, bak yeter.
( Köşe dönülür ve sonra…)
Ziya Paşa: Bak! Şu ata bir bak Namık. Ne kadar da asil ve gerçekçi bir resimdir bu. Koskoca ovaya tek bir at hükmediyor!

Namık Kemal: İşte sen biraz önce beğenmediğini şimdi asil bulduğun için “Dönek Ziya”* olarak canlanacaksın yirmi birinci yüzyıl gençlerinin akıllarında…
*Bu ibare günümüzde bazı derslerde Ziya Paşa’ya takılan bu lâkabı eleştirmek amaçlı kullanılmıştır…

Diyaloglardaki başarı beni çok etkiledi. Şimdi herkes bir öykü yazmakla ödevlendirildi. Evet, yeni Sahaf
yazarları rüştlerini ispat etmeye başladılar... 17 Aralık 2010 Cuma yeni yazarlarımız için milat olsun.... Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder